Günün birinde bütün bunların son bulacağını düşünürdüm. Herşeyin yoluna gireceğini ve eski mutlu günleri tekrardan yaşayacağımı… Öyle olmuyormuş bu işler, bunu öğrendim. Bir zaman makiman olsaydı şayet, muhtemelen 2 yıl öncesine gidip kendime büyük bir fırça çekerdim. Aklını başına devşirmesini söylerdim ama yine de dinlemezdim beni sanırım…
Hayatımda bir çok eksiklik var, bunun farkındayım sadece onları tamamlamak için gerekli enerjiye sahip değilim. Zamanında Nabız (Pulse) diye bir film izlemiştim. Yaşam enerjleri elinden alınan insanların nasıl sonuçlara katlandığını gösterirdi bazı sahnelerde. O insanlardan biriymişim gibi hissediyorum. Bu sonun nasıl yazıldığını ve nasıl sonuçlanması gerektiğini biliyorum. Denemedim de değil açıkçası, keşke başarılı olabilseydim. Şimdiyse aynı şeyi tekrar edebilecek kadar cesur değilim. Aylardır aklımdan çıkmayan, beni için için kemiren ve nihayetinde öldürecek olan şey… O kadar yavaş ki bu, beklemesi daha acı verici.
Yapmayı planladığım o kadar çok şey vardı ki… Şu anda hayallerim bile esir kampında işkence görüyor sanki. Kahve ve sigara eşliğinde başlayan günüm, yine kahve ve sigara eşliğinde bitiyor. Arada var olan süre hiç yaşanmamış gibi. Çok yorgunum artık, bitsin istiyorum bunlar. Bitmiyor… Geride bıraktıklarımı düşünmeyi bir an olsun bırakabilseydim şayet şu anda bu satırları yazamıyor olurdum. Ne güzel olurdu… Geride bırakacaklarım… Bir an olsun üzmeyi, kırmayı, incitmeyi düşünmediğim o insanlar… Şu an bana soracak olsaydınız, hayatta olmanın anlamı nedir, diye muhtemelen onları üzeceğimden korktuğum için devam etmeye zorluyorum kendimi, diye cevap verirdim. Aslında yapılması gerekeni yaptıktan sonra var olacaklar benm zerre umrumda olmaması gerekir. Nihayetinde artık burada olmayacağım ve herhangi birşey hissetmeyeceğim. Bunun üzerinde kafa patlatmaya değer bence. Dilerim tekrar yazmam buraya.